Tarihin Kör Noktaları: II. Dünya Savaşı’nın Bastırılmış Gerçekleri Üzerine Psikohistorik Bir İnceleme

“Tarih, sadece hatırladıklarımızdan değil, unuttuklarımızdan da yazılır.” Paul Ricoeur

KURUMSAL HAFIZA

Ahmet Turan YILDIZ

10/13/20258 min read

I. Kurtarıcılar da Katil Olabilir: Müttefiklerin Görmezden Gelinen Suçları

II. Dünya Savaşı, galiplerin kalemiyle yazıldı.
Bu yüzden tarih, kazananların vicdanını temize çeken bir aynaya dönüştü.
Almanlar, Japonlar, İtalyanlar – suçlu ilan edildi.
Ama İngilizlerin, Amerikalıların, Sovyetlerin işlediği suçlar, “zaferin yan etkisi” olarak görmezden gelindi.

Dresden’in Sessiz Külleri (13–15 Şubat 1945)

Savaş bitmek üzereydi.
Naziler çözülmüş, Berlin düşmeye yaklaşmıştı.
Ama İngiliz RAF ve Amerikan Hava Kuvvetleri, sivil ağırlıklı bir şehir olan Dresden’e ateş yağdırdı.
Üç gün süren bombardımanda 25.000’den fazla insan yakılarak öldü.
Çocuklar, hastaneler, mülteciler…
Ama tarih kitaplarında bu olay “Nazi moralini çökertmek” olarak geçti.

Alman tarihçi Jörg Friedrich, “Der Brand” adlı kitabında bu sahneyi şöyle anlatır:

“Alevler gökyüzüne değil, insanlığın kalbine sıçradı.”

Hiçbir mahkeme bu eylemi yargılamadı. Çünkü suçun sahipleri, adaletin sahibiyle aynı taraftaydı.

Hiroşima ve Nagasaki (6–9 Ağustos 1945)

Amerika, savaşı bitirmek için değil, dünyaya güç gösterisi yapmak için atom bombasını kullandı.
Yaklaşık 200.000 sivil, bir anda buharlaştı.
Kimi tarihçiler “Japonya zaten teslim olacaktı” diyor.
Ama Truman yönetimi, Sovyetlere mesaj vermek istiyordu:
Yeni dünya düzeni, nükleer korku üzerine kurulacaktı.

Fotoğrafçı Yōsuke Yamahata’nın kareleri, o günün sessiz tanıklarıdır:
küle dönmüş çocuklar, erimiş saatler, insan biçimini kaybetmiş bedenler.
Ve dünya, buna “barış” dedi.

II. Karanlık Ayna: Stalin’in Gölgesinde Kalan Suçlar

Batı, Stalin’i Hitler’in karşısına “kurtarıcı” olarak koydu.
Ama bu kurtarıcı, kendi halkını açlıktan, kurşundan ve buzdan öldürdü.

Katyn Katliamı (Nisan 1940)

Polonya’nın subay sınıfı, rahipleri, öğretmenleri — toplumun beyni.
Sovyet gizli servisi NKVD, 22.000 kişiyi katletti.
Cesetler yıllar sonra bulunduğunda, Stalin suçu Nazi Almanyası’na attı.
Yalan, 50 yıl sürdü.
Ancak 1990’da Moskova arşivleri açıldığında, gerçeğin soğuk yüzü ortaya çıktı:
emir, doğrudan Politbürodan gelmişti.

Doğu Almanya’da Tecavüzler (1945–47)

Sovyet ordusu, Berlin’e girerken “intikam” duygusuyla hareket etti.
Yaklaşık iki milyon kadın, sistematik olarak tecavüze uğradı.
Bazıları o utançla intihar etti.
Bu konu, Doğu Bloğu’nda 40 yıl boyunca “anti-komünist propaganda” diye susturuldu.
Batı’da da kimse konuşmadı; çünkü “Nazilere yapılan her şey müstahaktı.”

Tarih, intikamı adaletle karıştırdı.

III. Bilimin Günahı: Nazilerden Devralınan Ahlaksız Miras
Operation Paperclip (1945–1959)

ABD, “ahlak”ın bayraktarı olarak Nüremberg Mahkemeleri’ni kurdu.
Ama perde arkasında 1.600 Nazi bilim insanını gizlice ülkeye getirdi.
Roket uzmanı Wernher von Braun, toplama kamplarında köle işçi kullanan bir subaydı.
Savaş sonrası NASA’nın kurucu babalarından oldu.
Aya giden Apollo 11 roketinin planlarında, Mittelbau-Dora kampındaki tutsakların kemiği hâlâ duruyordu.

Tıbbi deneylerde kullanılan bilgiler, ABD laboratuvarlarında saklandı.
Bu veri setleri “bilimsel ilerleme” olarak kayda geçti.

İnsanlık, teknolojik sıçrama için vicdanını feda etti.
Ve bilim, Tanrı’nın yerine geçti.

IV. Sermayenin Sessiz Ortaklığı: Kapitalizmin Naziyle Dansı

Nazizmin tankları yakıtla, toplama kampları teknolojik sistemlerle çalışıyordu.
Ve bunları sağlayan şirketler “tarafsız” olarak kaldı.

  • IBM: Auschwitz’teki mahkûm kayıt sistemleri, IBM’in Hollerith delikli kart makineleriyle yapıldı.
    Seri numaraları, delikli kartların soğuk kodlarıydı.

  • Ford Motor Company: Savaş boyunca Almanya’daki fabrikalarında Nazi ordusuna araç üretti.

  • Standard Oil (Exxon’un atası): Alman savaş uçaklarının kullandığı sentetik yakıtın hammaddesini sağladı.

  • İsviçre bankaları, Yahudi hesaplarını Nazi altınıyla karıştırdı.
    1990’larda bile, bu hesapların akıbeti hâlâ belirsizdi.

Kapitalizm, bu savaşta kazananın tarafındaydı.
İdeolojiler çöker, ama sermaye hep ayakta kalır.

V. Sömürgeciliğin Gölgesi: Mihver Dışındaki Suçlar
İtalya’nın Etiyopya Katliamı (1935–41)

Mussolini, Afrika’da “Roma İmparatorluğu’nu diriltmek” hayaliyle Etiyopya’ya saldırdı.
Hardal gazı kullanıldı.
Köyler yakıldı, siviller diri diri gömüldü.
Yarım milyon insan öldü.
Ama savaş sonrası bu suçlar “faşist delilik” olarak değil, “kolonyal hata” olarak geçti.

Japonya’nın Unit 731 Deneyleri (1936–45)

Çin’in Harbin kentinde, Japon ordusu “biyolojik araştırma” adı altında insan deneyleri yaptı.
Binlerce sivil üzerinde veba, kolera, hipotermi testleri.
Savaş bitince, bu bilim insanları ABD tarafından koruma altına alındı.
Verileri Washington’a taşındı — karşılığında dokunulmazlık.

Bilimsel ilerleme, ahlaki çöküşün arkasında yükseldi.

VI. Kadınların ve Sessizlerin Tarihi

Savaş sonrası Fransa, Nazi subaylarıyla ilişki yaşayan kadınların saçlarını kesti.
“Sapkın” diye teşhir ettiler.
Ama aynı kasabada, Almanlarla iş yapan tüccarlar, politikacılar, bankerler kahraman gibi yaşadı.

Kadın direnişçiler, özellikle Polonya ve Yugoslavya’da binlerce kişi,
savaş bittikten sonra “millî onur” adına susturuldu.
Kadın bedeni savaşın hem silahı hem cezasıydı.

Bu da tarihin bir kör noktasıdır: erkekler yazdı, kadınlar taşıdı.

VII. Belleğin Savaş Alanı: Propagandanın Kalıcı Zaferi

Savaş bitince yeni bir cephe açıldı: hafıza savaşı.

  • Hollywood, Amerikan askerini Tanrı’nın elçisi yaptı.
    Saving Private Ryan gibi filmler, “ahlaki savaşçı” imajını pekiştirdi.

  • Sovyet sineması, Stalin’in terörünü “kahraman halk” mitine dönüştürdü.

  • Avrupa ise geçmişle yüzleşmeyi geciktirdi.
    Fransa 1995’e kadar Vichy işbirliğini resmen kabul etmedi.

Her ülke kendi tarihine makyaj yaptı.
Ama makyajın altındaki yüz, aynıydı: korku, suç, inkâr.

VIII. Psikohistorik Yorum: İnsanlığın Kollektif Körlüğü

II. Dünya Savaşı, insanlığın “karanlığı dışsallaştırma” refleksinin zirvesidir.
Herkes kendi gölgesini başkasına yansıttı.
Almanlar kötülüğün sembolü oldu;
ama İngilizler, Amerikalılar, Ruslar, Japonlar kendi içindeki canavarı “tarihin sisine” sakladı.

Bu, Jung’un “kolektif gölge” dediği şeydir:

“İnsanlık, kendi içindeki şiddeti bir başkasına yükleyerek masumiyetini korur.”

Tarih, yalnızca belgelerin değil, bastırılmış suçlulukların toplamıdır.
Bu yüzden savaşın kör noktaları, sadece arşivlerde değil,
insan bilincinin derinliklerinde yaşamaya devam eder.

IX. Yeni Düzenin Sessiz Mimarları: Savaşın Kurumsal Mirası

“Savaş bitmez; sadece forma değiştirir.” — H.G. Wells

II. Dünya Savaşı, top mermileriyle değil, sözleşmeler ve finans protokolleriyle sona erdi.
Ama savaşın ardından kurulan “barış kurumları”, eski dünyanın adamlarıyla doluydu.
İmparatorluklar yıkılmıştı, ama onların memurları, “yeni dünyanın bürokratları” olarak sahneye çıktı.

1. WEF ve Yeni Alman Disiplini

1945 sonrası Batı Avrupa’da yeniden yapılanma sürecinde, Almanya’nın teknik aklı yeniden devreye girdi.
1950’lerde İsviçre’de doğan Davos ruhu — yani bugünkü Dünya Ekonomik Forumu (WEF)
Alman planlamacılığının, İsviçre finans aklıyla birleştiği bir vitrindi.
Kurucusu Klaus Schwab, Alman mühendislik geleneğinden gelen bir teknokrat ailesinin çocuğuydu.
Babası Eugen Schwab, II. Dünya Savaşı sırasında Almanya’daki bir endüstriyel mühimmat şirketinde yöneticiydi;
o dönemde savaş ekonomisiyle bağlantılı üretim yapan fabrikalarla ilişkiliydi.

Davos’un soğuk salonlarında doğan “küresel yönetim” fikri, aslında disiplin, verimlilik, rasyonalite gibi Alman değerlerinin
küresel bir formata çevrilmiş halidir.
Hitler’in “Avrupa düzeni” haritası, 30 yıl sonra “küresel kalkınma” başlığıyla yeniden dolaşıma sokulmuştur.

“Artık imparatorluk değiliz, ama sistemin omurgası hâlâ biziz.”
— 1952 tarihli bir Alman sanayicisinin notlarından

2. Dünya Bankası ve Bretton Woods’un Gölgesinde

1944’te kurulan Bretton Woods sistemi, kâğıt üzerinde Anglo–Amerikan projesi gibidir.
Ama perde arkasında, Almanya’nın savaş öncesi finans okullarından yetişmiş çok sayıda ekonomist, danışman, mühendis vardı.
Berlin, Frankfurt, Basel ve Zürih arasındaki bankacılık damarları, savaş sonrası IMF ve Dünya Bankası’nın teknik altyapısını oluşturdu.

Örneğin, Bank for International Settlements (BIS) — 1930’larda Alman ve İsviçreli bankacılar tarafından
altın transferlerini yönetmek için kurulmuştu — savaş sırasında Nazi sermayesini gizlice dolaştırdı.
BIS, Bretton Woods’ta kapatılmak istendi ama John Maynard Keynes bile bu ağın politik gücü karşısında geri adım attı.
BIS bugün hâlâ merkez bankalarının “banka”sıdır.

Savaş sonrası para sistemi, aslında sadece para değil, güç ilişkilerinin kodlanmış versiyonuydu.

3. FED ve Transatlantik Finans Ağı

Amerikan Merkez Bankası (FED), 1913’te kurulmuştu;
ama II. Dünya Savaşı sonrası Avrupa sermayesinin büyük kısmı,
özellikle Alman ve Hollandalı banker aileleri üzerinden FED ağına entegre edildi.
New York’a taşınan sermayenin önemli bir bölümü,
savaş öncesi Avrupa finans çevrelerinin (özellikle Deutsche Bank, Warburg, Rothschild hattı) uzantısıydı.

Yani savaş bitmişti, ama sermaye sistemi aynı akılla devam etti:
faiz, borç, yeniden yapılandırma, kalkınma yardımı…
Almanya’nın “düzen saplantısı” ve Amerika’nın “pazar tutkusu” birleştiğinde,
bugünkü küresel finans disiplini doğdu.

4. NATO ve Ordunun Dönüştürülmüş Hâli

1955’te Almanya’nın yeniden silahlanmasına izin verildi ve NATO’ya alındı.
Bu, sadece askerî bir dönüş değil, imaj restorasyonuydu.
Birçok eski Wehrmacht subayı, NATO danışmanlığına geçti.
Örneğin, Hans Speidel, Hitler’in generallerinden biriydi;
1957’de NATO Avrupa Kuvvetleri Komutanı oldu.
Soğuk Savaş’ın “savunma” dili, Nazi döneminin “düzenli ordu” mantığından türedi.

NATO’nun planlama yapısı — harita mantığı, lojistik anlayışı, dosyalama disiplinleri —
birebir Alman askeri bürokrasisinin mirasıdır.

Silahın adı değişti, emir komuta aynı kaldı.

5. WHO ve Biyopolitikanın Evrimi

II. Dünya Savaşı’nda Nazi Almanyası, “ırk hijyeni” kavramını tıp ve halk sağlığıyla iç içe geçirmişti.
Savaş sonrasında bu kavram reddedildi,
ama aynı biyopolitik düşünce, Dünya Sağlık Örgütü’nün (WHO) politikalarında başka bir biçimde yeniden belirdi:
“Toplum sağlığı için bireysel özgürlük sınırlanabilir.”

1948’de kurulan WHO’nun ilk teknik danışmanları arasında,
Nazi tıp sisteminde görev yapmış ya da o dönemin araştırmalarına dolaylı katkı sunmuş bilim insanları vardı.
Bunların çoğu, savaş suçlusu olarak değil, “bilimsel uzman” statüsüyle entegre edildi.

Bu yüzden modern halk sağlığı kavramı, etik olarak masum değildir.
Beden politikası, sadece Nazi rejiminin değil,
bugünün dijital izleme ve sağlık düzeninin de mirasçısıdır.

6. Psikohistorik Çözümleme: “Reich’tan Düzen’e”

Almanya savaşı kaybetti, ama zihinsel organizasyon yeteneğiyle sistemi kazandı.
Savaşın sonunda Almanya haritadan silinmedi;
sadece “savaşçı kimliği” bürokratik akla dönüştürüldü.

Bugün Davos’ta, Brüksel’de, Washington’da hâlâ aynı akıl çalışır:
verimlilik, kontrol, veri, sağlık, güvenlik.
Yani Reich’ın sert politik kasları, şimdi küresel bir “yumuşak güç” bedenine yerleştirildi.

Tanklar durdu, ama tablolar değişmedi.
Bürokrasi, modern çağın ordusu oldu.

Sonuçta: Kör Nokta Artık Kurumsaldır

II. Dünya Savaşı’nın en büyük kör noktası, artık arşivlerde değil;
bugünün kurumlarının genetik kodlarında gizlidir.
WEF’in “dijital vatandaşlık” vizyonunda,
Dünya Bankası’nın “borçla kalkınma” mottosunda,
NATO’nun “önleyici güvenlik” stratejisinde,
WHO’nun “küresel sağlık otoritesi” anlayışında
aynı tarihsel bilinçdışı yeniden konuşur:

“İnsanlık kendi düzenini kurarken, özgürlüğünü feda eder.”

Ve belki de en sarsıcı kör nokta budur:
Savaş bitmedi — sadece forma değiştirdi.
Toplama kampları artık beton değil, veri merkezleridir.
Denetim, artık üniformayla değil, algoritmayla yapılır.
Ama emir aynı dilden gelir:
“Düzeni koru.”

Kaynaklar

Apocalypse in Dresden, February 1945 https://www.nationalww2museum.org/war/articles/apocalypse-dresden-february-1945?utm

What Was Operation Paperclip?History.com, Nazi bilim insanlarının ABD’ye transferi https://www.history.com/articles/what-was-operation-paperclip?utm

Project Paperclip and American Rocketry after World War II — Smithsonian Enstitüsü yazısı https://airandspace.si.edu/stories/editorial/project-paperclip-and-american-rocketry-after-world-war-ii?utm_

The Destruction of Dresden