İlk Tanışma Neden “Nerelisin?” ile Başlar?

Bu yazı, “Nerelisin?” sorusunu sıradan bir tanışma cümlesi olarak değil, bir zihinsel alışkanlık olarak ele alır. İnsanı haritasıyla değil hikâyesiyle tanımayı savunan bu metin, tanışma dilini sorgular ve iletişimde yeni bir başlangıç önerir.

Ahmet Turan Yıldız

12/13/20252 min read

Türkiye’de bir tanışma anı çoğu zaman sessiz bir yoklamayla başlar.
Bakışlar, ses tonu, duruş… Ardından, neredeyse refleks hâlinde gelen ilk soru:

“Nerelisin?”

Bu soru çoğu zaman nezaketle sorulur.
Samimiyet kurma niyetiyle, ortak bir bağ bulma umuduyla…
Ama yine de bir şey olur: İnsan daha kendini anlatmadan, bir yere yerleştirilir.

Bu yer, yalnızca bir coğrafya değildir.
Bir çağrışım paketidir.
Bir karakter beklentisidir.
Bir “sen böylesindir” varsayımıdır.

Psikomedya bu noktada durur ve soruyu tersinden sorar:
Neden tanışmaya hikâyeyle değil, haritayla başlıyoruz?

Bir Toplumsal Refleksin İzini Sürmek

“Nerelisin?” sorusu ne bireysel bir kabalıktır ne de basit bir merak.
Bu soru, Türkiye toplumunun kolektif hafızasından gelir.

Göçle büyümüş şehirlerin güvensizliğinden,

Medya dilinin coğrafyayı kişiliğe dönüştüren alışkanlığından,

Toprak–soy–aidiyet ekseninde kurulmuş eski kültürel kodlardan,

Belirsizlikle başa çıkmaya çalışan bireysel benlikten…

Bu nedenle soru yalnızca karşıdakini tanımlamaz;
aynı anda soranı da rahatlatır.

Birini “nereli” olarak bilmek, onu tanıdığını sanma hissi verir.
Ama bu his çoğu zaman yanıltıcıdır.

Psikomedya Perspektifi: Etiket mi, İletişim mi?

Psikomedya açısından bakıldığında “Nerelisin?” sorusu,
modern çağın hız ve sınıflandırma refleksleriyle birebir örtüşür.

Algoritmalar insanı etiketlerle tanır:
lokasyon, ilgi alanı, demografi…

Gündelik dil de farkında olmadan aynı şeyi yapar.
İnsanı dinlemek yerine, kategorize eder.

Oysa iletişim dediğimiz şey, sınıflandırma değil;
karşılıklı açılma sürecidir.

Bu nedenle Psikomedya, tanışma anını bir “ilk temas” olarak ele alır:
İlk soru, ilişkinin kaderini belirler.

Şehir, Göç ve Güven Arayışı

Modern şehir hayatı insanları yan yana getirir ama yakınlaştırmaz.
Bu nedenle tanışma anı, bir güven arayışı taşır.

“Nerelisin?” sorusu bu arayışın kısa yoludur.
Ortak yer, ortak tanıdık, ortak geçmiş bulma çabasıdır.

Ama bu kısa yolun bir bedeli vardır:
İnsan, kendini temsil etmeye başlar.
Olduğu gibi anlatmaya değil, yanlış anlaşılmamaya çalışır.

Tanışma, daha ilk anda daralır.

Başka Bir Tanışma Dili Mümkün mü?

Bu sitede yer alan uzun analiz,
tanışmanın başka bir yerden başlayabileceğini gösteriyor.

Yer sormadan önce:

“Ne işle meşgulsün?”

“Ne okuyorsun?”

“Bu aralar seni ne meşgul ediyor?”

“Bu şehirle ilişkin nasıl?”

Bu sorular, insanı sabitlemez.
Hareketini, yönünü, niyetini görünür kılar.

Psikomedya’ya göre gerçek tanışma,
bilgiyle değil, temasla başlar.

Bu Yazı Ne Söylüyor, Ne Söylemiyor?

Bu metin “Nerelisin?” sorusunu yasaklamıyor.
Kimseyi suçlamıyor.
Bir kültürü aşağılamıyor.

Şunu yapıyor:
Tanışma anındaki dili görünür kılıyor.

Çünkü dil, yalnızca konuşma biçimi değil;
toplumun kendini nasıl gördüğünün aynasıdır.

İnsanı geldiği yerle mi,
yürüdüğü yolla mı tanımladığımızı sorar.

Okura Not

Bu yazı, ilk bakışta küçük görünen bir sorunun,
aslında ne kadar büyük bir zihinsel alışkanlığı taşıdığını anlatıyor.

Eğer bir gün bir masaya oturur,
ilk soruyu sormadan önce duraksarsan,
bu metin amacına ulaşmıştır.

Psikomedya’da yayımlanan bu analiz,
tanışma dilini yeniden düşünmeye davettir.

Çünkü insan, haritada değil;
hikâyede anlaşılır.