Acı Olanı Söylemek, Sahip Olmak Mı? Olmak Mı?

Kitabı okuduk ama değişmedik. Çünkü sistem bize “sahip olmayı” öğretti. Erich Fromm ve Roma Kulübü’nün ışığında: Kırılmaz kabuğu kırıp gerçekten “olmak” mümkün mü?

Ahmet Turan YILDIZ

11/21/20254 min read

Erich Fromm’un “Sahip Olmak ya da Olmak”ını defalarca okudum. Her seferinde aynı cümleler yeni bir keskinlikle döndü içimde. Ama garip olan şu: Kitabı bitirip kapağını kapattığım anda, hayat yine aynı hızda devam etti. Sabah alarmı, toplu taşıma yada araç, ekran, toplantı, alışveriş, yatmadan önceki son kaydırma… Sanki Fromm’un bütün o derin uyarısı, bir mülk gibi rafta kaldı; içselleşmedi, yaşanmadı. Belki de en büyük ironilerden biri budur: Fromm’un eleştirdiği “sahip olmak” modu, onun fikirlerine bile aynı şekilde yaklaşıyor olmamız. Kitabı “okuduk”, “sahibiz”, ama hâlâ değişmiyoruz.

Bu yazıyı tam da bu yüzden yazıyorum. Fromm’un 1973’te yazdığı satırlar, 2025’te hâlâ taptaze; hatta daha yakıcı. Çünkü o, bugünü ve yarını görmüştü. Ben de bu metni, kendi hayatımdan, çocukluğumdan, eğitim hayatımdaki öğrenciler, hocalardan, arkadaşlarımdan izler taşıyan kesitlerle yeniden kurmak istedim. Okuyan herkesin kendi rutininde bir an durup “Ben neredeyim?” diye sormasını, belki biraz rahatsız olmasını, belki de küçük bir adım atma cesaretini bulmasını umuyorum. Bu bir akademik egzersiz değil; samimi bir sorgulamadır.

Kırılmaz Kabuğun İlk Çatları: Eğitim Yılları

İlkokulda “pekiyi ve kurdeleyi bekleyen” çocuktum. Kurdelesi olan ve günlerce yakasında takan çocuk “başarılı” ilan edilirdi. O zamanlar bile pekiyisi bol kurdelesi eksik olmayan dersin anlamını anlamaktan daha önemliydi. Ortaokulda karne notu, lisede sınav sıralaması, üniversitede GPA ve staj sayısı, takdirler, teşekkürler, onurlar yüksekonurlar…Her aşamada aynı mesaj: Sen değilsin önemli olan; senin “elde ettiklerin”.

Üniversitede hâlâ aynı oyunun içindeyiz. Bir öğrenci “Hocam, bu dersi geçersem CV’me yazar mıyım?” diye soruyor. Dersin içeriği, düşünme biçimi, hayata katacağı bakış açısı ikinci planda. Diploma bir mülk gibi biriktiriliyor; bilgi değil. LinkedIn profili, GitHub reposu, sertifika koleksiyonu… Bunların hepsi yeni kurdeleler ve pekiyiler panosu gibi. İnsan, çocukluğundan itibaren “olmak” yerine “sahip olmak” üzere eğitiliyor. Sistem bunu ödüllendiriyor; çünkü diploma sahibi, notu yüksek, sertifikası çok olan insan daha kolay tüketiyor, daha kolay borçlanıyor, daha kolay kontrol ediliyor.

Tüketim Kültürü ve Psikotarihsel Kırılma

Roma Kulübü’nün 1972’de yazdığı rapor bugüne yöne veriyor. O raporlarda söylediği cümleler hâlâ kulaklarımda çınlıyor: “Tüketim kültürü büyümeye devam ederse, toplumlar kendi varlıklarını sürdüremez.”

Bu cümle ekonomi gibi görünür, ama özünde derin bir psikotarihsel tespittir. Kültür, insan davranışının ürünüdür. Tüketim kültürü ise varoluşun yerine mülkiyeti koymuş bir insan tipinin sonucudur. Fromm tam burada devreye girer ve der ki: Sahip olmak, artık insan benliğini sakatlayan bir tür zırha dönüşmüştür. Bu zırh korumaz; öldürür. Çünkü insanı kendinden uzaklaştırır.

Kırılmaz Kabuk: Kendi Hapishanesini Ören İnsan

Fromm’un “kabuk” dediği şey, sadece neoliberal piyasa kültürü değil; bireyin kendi benliğine ördüğü psikolojik duvardır. Bu duvarın tuğlaları şunlardır:

  • Kimlik yerine marka

  • Bilgelik yerine diploma

  • Gerçek arkadaşlık yerine takipçi sayısı

  • Bağ kurmak yerine imaj yönetimi

  • Anlamak yerine sahip olmak

  • Yaşamak yerine gösteri yapmak

Bu kabuk, insanı kendine yabancılaştırır. Marx’ın yabancılaşması burada Freud’un ego savunmalarıyla buluşur: Ego, “sahip olduklarım kadar güçlüyüm” sanrısını üretir. İnsan kendine yabancıyken özgür sanır kendini; oysa en ağır esaret içindedir.

Roma Kulübü ve Yeni İnsan Tipinin Kaçınılmazlığı

Aurelio Peccei ve Dennis Meadows gibi Roma Kulübü yazarları, 50 yıl önce iki yol çizmişti:

  1. Sahip olma temelli insan tipiyle devam → Ekolojik ve psikolojik çöküş

  2. Olmak temelli yeni insan tipine zorunlu geçiş → Dayanışma, sade yaşam, nitelikli deneyim

Bu geçiş ahlaki bir tercih değil; tarihsel bir zorunluluktur. Ekonomi değişmezse toplum çöker, toplum değişmezse insan çöker, insan değişmezse uygarlık biter.

Medya Bu Zorunluluğu Nasıl Örtüyor?

Kapitalist medya, bu dönüşümü görmemizi engellemek için var. Çünkü bugünkü “sahip olma” insanı çok kârlıdır:

  • Kimlik satılır

  • Umut satılır

  • Empati satılır

  • Güzellik satılır

  • Korku satılır

  • Hatta “farkındalık” bile satılır

  • Hatta ürün, reklam bizizdir çünkü.

“Olma” insanı satın alınamaz. Deneyim, hakikat, derin bağ, sessizlik… Bunlar reklam vereni olmayan şeylerdir. Bu yüzden medya sürekli “eksiksin” der; “yeterlisin” demez.

Bugün Neredeyiz?

2025’te, tam eşikteyiz.

  • Ekolojik sınırları çoktan aştık; artık doğa faturayı kesiyor.

  • Psikolojik sınırlar çatırdıyor; depresyon, anksiyete, yalnızlık küresel salgın.

  • Teknolojik sınırlar belirsizleşti; yapay zekâ bizim yerimize düşünüyor, hatırlıyor, hatta hissediyormuş gibi yapıyor.

İnsan artık ne tamamen özne ne tamamen nesne. Hem tüketiyor hem tüketiliyor. Zamanını satıyor, dikkatini satıyor, verisini satıyor, benliğini satıyor.

Eski kabuk çatırdıyor ama hâlâ düşmedi. Yeni deri henüz oluşmadı. İşte bu doğum sancısı dediğimiz şeydir.

Son Söz Yerine Bir Umut

Fromm’un uyarısı, Roma Kulübü’nün hesapları ve bugünün gerçekleri aynı cümleyi kuruyor: İnsan ya bu zırhı kıracak ya da zırhın içinde boğulacak.

Değişim büyük manifestolarla değil, çok küçük günlük kararlarla başlar:

  • Bir kitabı gerçekten okumakla,

  • Bir insanı gerçekten dinlemekle,

  • Bir sabah telefonu açmadan kahveyi tadını hissederek içmekle,

  • “Ne kadar kazandım?” yerine “Bugün ne yaşadım?” diye sormakla,

  • Kendimizi tanımak için “olmak’la…

Belki de yeni insan tipi, işte bu kadar basit bir cümleyle doğacak:

“Ben sahip olduklarım için yaşamıyorum. Yaşadığım için bir şeylere sahibim.”

Kabuğu kırmak kolay değil. Ama başka yol da yok. Çünkü insanlık bugün kazandıklarını değil, insan olma yeteneğini yitirmek üzere. Ve o yetenek bir kez tamamen kaybolursa, geri gelmez.

Kaynaklar
  • Freud, S. (2019). Ego ve id (S. Ceylan Gülsay, Çev.). Oda Yayınları. (Orijinal yayın 1923)

  • Freud, S. (2025). Uygarlığın huzursuzluğu (F. Jak İçöz, Çev.). [Yayınevi]. (Orijinal yayın 1930)

  • Fromm, E. (2024). Sahip olmak ya da olmak (A. Arıtan, Çev.). Say Yayınları. (Orijinal yayın 1976)

  • Marx, K. (2016). 1844 el yazmaları (M. Belge, Çev.). Birikim Yayınları. (Orijinal çalışma 1932’de yayımlandı)

  • Meadows, D. H., Meadows, D. L., Randers, J., & Behrens, W. W., III. (1972). The limits to growth. Universe Books.

  • Roma Klubü Raporu, Dixson-Declève, S., Gaffney, O., Ghosh, J., Randers, J., Rockström, J., & Stoknes, P. E. (2022). Earth for all: A survival guide for humanity. New Society Publishers. https://clubofrome.org/publication/earth4all/