ABD’nin 2025 Gizli İklim Planı: “Havayı Sahiplenmek” Raporu Ortaya Çıktı

1996’da ABD Hava Kuvvetleri için hazırlanan ve bugüne dek akademik çevrelerin dışında pek bilinmeyen “Weather as a Force Multiplier: Owning the Weather in 2025” raporu, 2025’e girerken yeniden gündemde. Raporda “yağmuru yağdırmak, fırtına tetiklemek, sis dağıtmak, iletişimi kesmek” gibi başlıklar yer alıyor. Donald Trump’ın “iklim sahtekârlığı” sözleri ve dünyanın dört bir yanında yaşanan kuraklık–açlık krizleri bu rapora gölge gibi düşüyor.

MEDYA ANALIZI

Ahmet Turan YILDIZ

10/2/20253 min read

Doğa ile Oynanan Tehlikeli Oyun

ABD Hava Kuvvetleri için hazırlanan rapor (Col. Tamzy J. House ve ekibi, Ağustos 1996), doğayı sadece tahmin edilen değil, müdahale edilen bir savaş unsuru olarak kurguluyor. “Global Weather Network” adı verilen küresel bir sensör ve müdahale ağı ile savaş alanında hava olaylarının kontrol edilebileceği öngörülüyor (s. 8–11).

Raporda öne çıkan müdahale alanları şunlar:

  • Yağış Manipülasyonu (Precipitation Modification):

    • Yağışı artırarak düşman birliklerini çamura saplamak.

    • Yağışı önceden düşürerek belirli bölgeleri kuraklaştırmak (s. 13–15).

  • Sis ve Bulut Kontrolü (Fog & Cloud):

    • Lazer/mikrodalga ile sis dağıtmak, görüş açısını açmak.

    • Nanoteknoloji “akıllı bulutlar” ile birlikleri gizlemek (s. 16–17).

  • Fırtına ve Yıldırım Müdahalesi (Storm Modification):

    • Yerel fırtınaları tetikleyerek düşman uçuşlarını engellemek.

    • Hedef üzerinde elektriksel yükleme ile yıldırım indirmek (s. 18–19).

  • Uzay Havası (Space Weather):

    • Yapay İyonosfer Aynaları (AIM) ile iletişim sağlamak ya da düşman sinyallerini bozmak (s. 20–25).

  • Yapay Hava (Artificial Weather):

    • Nanoteknoloji bulutları, sanal meteorolojik görüntüler ve algı operasyonları (s. 27–28).

Bu unsurların çoğu, BM’nin 1977 ENMOD Sözleşmesi ile çatışıyor. Sözleşme, “yaygın, uzun süreli ve ağır etkili” çevre manipülasyonunu yasaklıyor. Ancak rapor, lokal ve kısa süreli müdahaleler üzerinden bu sınırı aşmayı hedefliyor (s. 3–6).

Kuraklık ve Açlığın Gölgesinde

Raporun yazıldığı dönemde bu başlıklar teorik görünüyordu. Bugün ise tablo çok daha somut:

  • Afrika Boynuzu’nda kuraklık, Etiyopya ve Somali’de milyonları aç bırakıyor.

  • Hindistan buğday ihracatını kısıtladı; küresel fiyatlar %30 yükseldi.

  • Türkiye ve Ortadoğu’da baraj seviyeleri hızla düşüyor.

Raporda açıkça belirtilen “precipitation denial – yağışı reddetme” başlığı (Tablo 1, s. vii), günümüzde yaşanan tarımsal krizleri birebir çağrıştırıyor. ENMOD’un “tarım alanlarını kasıtlı kuraklaştırma yasağı”na rağmen, iklim manipülasyonunun gri alanlarda kullanılması ihtimali gündemde.

Ekonomi ve Toplum Üzerine Kara Bulutlar

Raporun başka bir kritik noktası da “Counter-Weather” yani karşı hava müdahalesi (s. 31–34). ABD, sadece hava olaylarını kullanmayı değil, başka ülkelerin yapacağı müdahaleleri tespit edip bozmayı da stratejik hedef olarak koymuş.

Bugün iklimin yol açtığı ekonomik ve toplumsal krizler bu senaryolarla çarpıcı biçimde örtüşüyor:

  • Enerji: Kuraklık hidroelektriği vuruyor, elektrik fiyatları artıyor.

  • Göç: İklim göçleri Avrupa kapılarına dayanıyor.

  • Toplumsal huzursuzluk: Sudan, İran ve Latin Amerika’da su ve gıda protestoları yaygınlaşıyor.

Donald Trump’ın “iklim sahtekârlığı” söylemi ise bilimsel gerçeklerle uluslararası hukukun çeliştiği bu ortamda siyasetin hangi yönde kullanıldığını gösteriyor. Raporun öngördüğü gibi, iklim artık sadece doğa değil; savaş, ekonomi ve toplumun merkezine oturan bir kuvvet çarpanı.

Sonuç

“Weather as a Force Multiplier: Owning the Weather in 2025” raporu, 1996’da geleceğe dair bir vizyon olarak yazıldı. Ama 2025’e geldiğimizde görüyoruz ki, bu vizyon sadece kuramsal değil, hayatın tam ortasında: kuraklık, açlık, enerji krizi, göç ve toplumsal patlamalar.

BM’nin 1977 ENMOD sözleşmesi, bu tür müdahaleleri “yaygın, uzun süreli, ağır etkili” ise yasaklıyor. Ancak raporun işaret ettiği “lokal ve kısa süreli” oyun alanı hâlâ tartışmalı.

Ve asıl soru şu: Doğayı silaha dönüştüren güçler, sonunda kendi toplumlarının üzerine yağacak fırtınadan kaçabilecek mi?

Kaynak:https://apps.dtic.mil/sti/citations/ADA333462